Opel Vectra 1.9 CDTI Design Edition
Türkiye’de otomotiv piyasasındaki kullanıcılar arasında
belli başlı önyargılar mevcuttur. Toplumumuzdaki bu önyargıların sonucu olarak,
belli markaların belli modellerinde çok cazip fiyat/performansı çok yüksek seçenekler
karşımıza çıkmaktadır. Bu incelememde bu tanıma uyacağını düşündüğüm ve
ailemizin daha da büyüyecek olması sebebiyle tercih ettiğim Opel Vectra 1.9
CDTi Active Select modelini sizlere anlatmaya çalışacağım.
Opel Vectra ilk olarak 1988 yılında tanıtıldı. Tanıtımdaki
sloganı “Büyük Aile Aracı” şeklindeydi. İlk neslinin(Vectra A) tasarımcısı Opel
markasında birçok modele hayat veren Wayne Cherry’dir. Vectra, dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı
isimlerle 20 yıl süren ve 3 kuşağa yayılan bir model oldu. 2008 yılında yerini yeni
nesli olan İnsigni’a modeline bıraktı.
Vectra’nın 1.kuşağı 1988 ve 1995 yılları arasında üretildi
ve bu kuşağın isimlendirmesi Vectra A olarak belirlendi. 1995 ve 2002 yılları
arasında ise Vectra B modeli üretilmiştir. 2002 ve 2008 yılları arasında ise GM
Epsilon platformu üzerine inşa edilen ve kuşağın 3. Son nesli olan Vectra C
modeli üretilmiştir.
Opel, ülkemizde kabul gören ve sempati duyulan bir markadır.
Özellikle Astra ve Corsa’dan sonra Vectra en çok tercih edilen ve yüksek satış
rakamları yakalamış modellerindendir.
İncelemesini yapmakta olduğum Vectra 1.9 CDTI Design Edition
modeli, bir önceki nesli olan Vectra B’de ki birçok sorundan(elektriksel,
motor) arındırılmış ve Opel’in yeni nesil araçlarında kullandığı GM Epsilon
platformu üzerine inşa edilmiştir.
İncelemem sırasında dünyada ve ülkemizde Vectra’nın en büyük rakibi olan ve bir süre önce de sahip olduğum Ford Mondeo ile sık sık karşılaştırmalar yapacağım…
İncelemem sırasında dünyada ve ülkemizde Vectra’nın en büyük rakibi olan ve bir süre önce de sahip olduğum Ford Mondeo ile sık sık karşılaştırmalar yapacağım…
Şu detayı da belirtmek isterim ki, her ne kadar Mondeo ile
kıyaslayacak olsam da, gönlümde ve izlenimlerimde Vectra’da Audi esintileri
olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu araç konfor düzeni, yol tutuşu,
performans ve güvenlik yönlerinden bana Mondeo’mdan
ziyade Audi
A4’ümü hatırlatıyor…
2005 yılında ülkemize yaklaşık 600 adet Design Edition paketine
sahip Vectra C getirilmiştir. Bunlardan yaklaşık 80 tanesi 1.9 dizel seçeneğinden
oluşuyor. Diğerleri 1.6 benzinli seçeneğine sahip. 1.9 CDTI’da Comfort ve
Elegance donanımlarına ilave olarak Design Edition’da; koyu renkli Xenon
farlar, koyu zeminli arka stop lambaları, 3 kollu spor direksiyon, metal alaşımlı
iç mekan kaplamaları, 7 kollu 16” alüminyum jantlar ön plana çıkıyor. 2006
yılında Vectra C makyajlanmış ve 2005 yılında opsiyonel olarak sunulan birçok
donanım(ESP, Far ve Yağmur sensörleri gibi) standart donanım haline
getirilmiştir.
Vectra 1.9 CDTI Active
Select’in kalbi, Opel, Fiat(Alfa) ve Saab işbirliği ile adeta bu markaların
tekniklerini konuşturduğu enlemesine yerleştirilmiş sıralı dört silindirli 1910cc,
150Hp ve 320Nm değerlerine sahip 16V, CDTI (Common-rail Direct Turbo Injection)
dizel motorundan(Z 19 DTH) oluşuyor. Opel için yapılan düzenlemeler ile bu
motor Vectra C’de ECOTEC (Emisyon Kontrol
Optimizasyonu Teknolojisi) olarak
nitelendirilmiştir ve kaputu kaldırdığınızda ilk olarak bu ifade ile
karşılaşıyorsunuz. (Aracın CO2 Emisyon
değeri km başına 186gr’dır.)
Opel bu motoru ifade ederken CDTI (Common-rail Direct Turbo
Injection) ifadesini kullanırken, Fiat Multijet(Alfa JTD), Saab ise TiD
şeklinde bir kısaltma kullanmaktadır. Bu motoru kendine has uyarlamalar ile
kullanan belli başlı modeller aşağıdaki gibidir; Alfa Romeo
145, Alfa Romeo 146, Alfa Romeo
147, Alfa Romeo 156, Alfa Romeo
159, Alfa Romeo GT, Cadillac BLS,
Fiat Bravo, Fiat Brava,
Fiat Croma II,
Fiat Doblo,
Fiat Grande Punto, Fiat Marea,
Fiat Multipla,
Fiat Punto,
Fiat Sedici,
Fiat Stilo,
Fiat Strada,
Lancia Delta,
Lancia Lybra,
Lancia Musa,
Opel Astra H, Opel Signum,
Opel Vectra C, Opel Zafira B, Saab 9-3,
Saab 9-5,
Suzuki SX4.
Vectra C’de dizel ve bu hacimdeki bir motor için oldukça
başarılı ve kabul edilebilir bir motor gürültüsü ile karşılaşıyorsunuz. İlk
çalıştırılma anında biraz homurtulu ve sesli olan motor, ısının 80-90 derecelere
gelmesi ile adeta benzinli bir motor sessizliğine bürünüyor. Kabin
izolasyonunun da başarılı olması sebebiyle araç içinde herhangi bir motor
gürültüsüne maruz kalmıyorsunuz. Camları tamamen kapattığımda, aracın
sessizliği ve konforu bana daha önce sahip olduğum Lancer 1.8 CVT’yi
çağrıştırıyor. Genel olarak Vectra’nın motor sesi ve bu sesi içeri yansıtma
anlamında Mondeo’dan daha sessiz ve başarılı olduğunu söyleyebilirim.
4000 devirde 150 HP güç ve 2000 devirde 320Nm tork üreten
motor, alt devirlerden itibaren gücünü sonuna kadar hissettiriyor. Araçta
ayağınızı frenden çektiğiniz andan itibaren öne doğru yönelen ve hızlanmak
isteyen bir yapıyla karşılaşıyorsunuz. Oldukça seri olan otomobil spor moduna(Tiptronik)
geçildiğinde gerçek performansını ortaya koyuyor.
0-100 km/s hızlanmasını 10 saniyenin altında tamamlayan aracın katalog verisi olarak son hızı 210 km/s olarak gösterilse de,
otoyol denemelerinde rahatlıkla 230’lu değerleri görebiliyorsunuz.
1.9 CDTI performans anlamında Chip Tuning
uygulamalarına da tatminkar sonuçlar veriyor ve daha yüksek güçte sonuçlar elde
etmenize olanak tanıyor.
Aracın esas performansını ara hızlanmalarda daha iyi
hissedebiliyorsunuz. Gaz pedalının sonunda tıpkı Audi A4 aracımdaki gibi kick
down için bir boşluk bulunuyor. Bulunduğunuz vites ve hız farketmeksizin gaza o
aşamaya kadar bastığınızda aracın birden fazla vites küçülterek adeta
kükreyerek şahlandığını görüyorsunuz. Ara hızlanmalardaki spor kullanımlarda sizi
altınızdan çekerek fırlatan bir mancınık makinesi gibi çalıştığına şahit
oluyorsunuz. 100km/s gibi hızda ilerlerken, gaza sonuna kadar basmanız
durumunda 200’lü hızlara kadar çok hızlı ve güvenli bir şekilde çıktığınızı
görüyorsunuz.
Bu noktada Vectra’nın daha önce kullandığım 2.0 dizel 130hp’lik
Mondeo’dan daha seri ve atak olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kağıt üzerinde
aynı dahi görünseler, sürüş hissiyatı ve torku sürücüye hissettirme anlamında
Vectra’yı daha başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Aracın periyodik bakım aralıkları her 15.000km’de bir. Yetkili
serviste yaklaşık 500TL civarında, özel servislerde ise bunun yarı fiyatına
bakımlar yaptırılabiliyor. Vectra C’de periyodik bakımlar düzenli yapıldıktan
sonra, sizi üzmeyecek, günümüzde de güncel olan birçok modelin kullandığı ve
rüştünü ispatlamış bir motor ve şanzıman sistemi kullanılıyor. Bu noktada
aslında gerçek olmayan şehir efsanesi haline gelmiş fısıltılara aldırış
etmemenizi, periyodik bakımları düzenli yapılmış bir Vectra 1.9 dizeli gönül
rahatlığı ile alıp, zamanı geldiğinde ana bakımlarını da yaptırıp 500-600bin km’lere kadar sorunsuz
binebileceğinizi belirtmek isterim.
Aracın yolda süzülerek ilerlemesi, sağlıklı motoru ve size
mutluluk veren gücünün arkasında, çok
başarılı bir şanzıman sistemi yatıyor. Japon Aisin
firmasının geliştirdiği, Opel tarafından Active Select diye nitelendirilen 6
ileri Tork Konvertörlü TF-80SC (AF40) bir sistem kullanılıyor. Tiptronik
özelliğine sahip şanzımanda, maalesef ki direksiyondan F1 kontrolü bulunmuyor.
Bunun yerine Vites kolunun sol tarafa çekilerek, ileri-geri yapılması şeklinde
manuel(spor) modunda kullanılabiliyor. Araç D modunda ekonomi odaklı bir sürüş sergiliyor. Genel olarak maksimum tork bandında(1500-2500 vb.) ilerlediğini görüyorsunuz. Bu sebeple de, düşük hızlarda aracın düşük viteste ilerlediğine şahit oluyorsunuz. Örneğin 100km hızı geçmediğiniz sürece 6.vitesi kullanmıyor araç. Aslında bu durum performans ve yakıt tüketimi anlamında artı olarak size geri döndüğü gibi, her daim fırlamaya hazır bir kısrak ve ayağınızı gazdan çektiğinizde hemen yığılmayan, hantallaşmayan bir otomobil sonucu doğuruyor.
Vites geçişleri sarsıntısız ve oldukça konforlu gerçekleşiyor. Astra’da kullanılan Easytronic sistemi ile kıyaslanmayacak derecede konforlu bir şanzıman olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Active Select(Tiptronik) modunda kullandığınızda da vites geçişleri sorunsuz ve hızlı gerçekleşiyor. Manuel modda motor devrinin yetersiz kaldığı durumlarda şanzıman kendisi vites küçülterek motorun yığılmasına engel oluyor. Kick down durumlarında manuel modda olsanız dahi vites küçültmeye gidiyor. Manuel modda devir kesiciye girene kadar kendiliğinden vitesi büyütmüyor. Sizin yönlendirmenizi bekliyor. Motor devir kesiciye (4500rpm) girdiğinde kendiliğinden vitesi büyütüyor. Yokuşlarda durduğunuzda şanzıman aracı sımsıkı tutuyor ve geri kaçırma yapmıyor.
Şanzımanda kar
modu da mevcut. Vites kolunun yanındaki kar işaretine bastığınızda araç 3.vites
ile kalkış yapıyor. Buda kar ve buzlu yollarda kaymamak için araca avantaj
kazandırıyor.
Vectra’da ki Aisin
şanzıman, dizel otomatik Mondeo’da ki Jatco ile benzer karakterde çalışıyor. Bu
noktada Mondeo’nun şanzımanının daha akıllı ve F1 seçeneğinin olması Mondeo’yu
bir gömlek daha iyi kılıyor diyebilirim. Fakat Mondeo’da olduğu gibi Vectra’da
da şehir efsanesi haline gelmiş otomatik şanzıman sorunlu söylentisi tamamen
bir efsaneden ibarettir. Periyodik bakımı düzenli yapılmış, doğru şanzıman yağı
kullanılmış Japon üretimi şanzımanların sorunsuzluğuna daha önceki
incelemelerimde de yer vermiştim.
Araçta sert(spor) ayarlanmış fakat bunun yanında oldukça
konforlu bir süspansiyon sistemi ile karşılaşıyorsunuz. Önlerde McPherson
bağımsız ile arkalarda tam bağımsız süspansiyon kullanılmış. Kasisli ve bozuk
yollarda süspansiyonun sertliği sebebiyle yolcular biraz sarsılsa da, gürültüsüz
bir yolculuk gerçekleştirebiliyorsunuz. Kötü zeminlerde Japon
otomobillerdekinin sert sesinin aksine, Vectra C’de daha tok ve rahatsız
etmeyen Alman otomobillerine özgü yumuşak süspansiyon sesiyle
karşılaşıyorsunuz.
Aracın yol tutuşu ve dönme açısının bende hayranlık
uyandırdığını belirtebilirim. Çok dar alanlarda dahi bu heybetli aracı birkaç
manevra hareketi ile döndürebiliyorsunuz.
Halk arasındaki tabiri ile “turu yüksek” ifadesi bu araç için rahatlıkla
kullanılabilir. Yol tutuş anlamında gerçekten çok başarılı, yola zamk gibi
yapışan bir araçla karşı karşıyayız. 2005 yılındaki Vectra C modellerinde, ESP
opsiyon olarak satıldığından her araçta bu donanım bulunmuyor. Benim aracım ESP(Elektronik Stabilite Programı)
ve TCS(Çekiş Kontrol Sistemi) donanımlarına sahip. Bu özellikleri açma ve
kapatma tuşu olmadığı için aracınızda olup olmadığını şu şekilde
anlayabilirsiniz; Kontak anahtarını çevirdiğinizde kadrandaki ışıklar
yandığında, ESP ışığı yanıyorsa aynı şekilde patinaj veya virajlarda ani
manevra yaptığınızda bu ışık yanıp sönüyorsa aracınızda ESP mevcut
demektir. Spor(manuel) modunda kalkışlar
yaptığınızda TCS sık sık, devreye girip ön iki tekerleği kontrol etmeye
çalışıyor ve patinaj yapmanızı engelliyor.
Buna karşın virajlarda ve ani manevralarda aşırı
zorlamalarıma rağmen ESP sadece gerçekten tehlikeli durumlarda devreye
giriyor. ESP’ye gerek kalmadan aracın kendini
toparlandığına şahit oluyorsunuz. Bunda şüphesiz sert ayarlanmış tam bağımsız süspansiyon
sistemi, yere iyi oturan ağırlık dağılımı ve düşük sürtünme katsayısının(0,28)
etkisi mevcut.
205/55/16 ölçülerindeki lastik ebatı konfora katkı
sağlıyor. Design Edition’a özgü 7 kollu 16”lik alüminyum jantlar araca spor bir
görünüm kazandırıyor.
Direksiyon, Design Edition paketi sebebiyle 3 kollu ve spor
olarak tasarlanmış. Orta büyüklükteki direksiyon simidi ele iyi oturuyor ve
sürüş zevkinizi arttırıyor.
Direksiyonun sol tarafındaki kontrol tuşları konsoldaki ana
ekranın işlevlerini ve radyo/CD arasındaki geçişleri sağlamak için
kullanılırken, sağ taraftaki kontrol tuşlarını ise, ses sisteminin seviyesini
ve kanallarını ayarlamada kullanabiliyorsunuz.
Hız sabitleyici özelliği direksiyonun sol arkasındaki sinyal koluna monte edilmiş durumda. Stabil ve güzel çalışan hız sabitleyici sisteminin konumuna birkaç kullanımdan sonra rahatlıkla alışabiliyorsunuz.
Hız sabitleyici özelliği direksiyonun sol arkasındaki sinyal koluna monte edilmiş durumda. Stabil ve güzel çalışan hız sabitleyici sisteminin konumuna birkaç kullanımdan sonra rahatlıkla alışabiliyorsunuz.
Akıllı Sinyal özelliğine sahip kolda, tam sinyal verme işlemine alışmanız biraz
zaman alabiliyor. Tek dokunuşta 3 kez yanıp sönen sinyaller, biraz şiddet
uygulayarak sürekli yanma konumuna getirilebiliyor. Yaklaşık 1 hafta içinde bu
kolun işlevlerine alışmış oluyorsunuz.
Aracın kadranları gündüz ve gece okunabilirliği oldukça
yüksek bir tasarıma ve metal alaşımlı çerçevelerin kullanıldığı yeni bir
görünüme sahipler.
Sol alt bölümde, far, ön/arka sis ile, aydınlatma şiddetini
ayarlayabileceğiniz butonlar bulunuyor.
Far yükseklik ayarı tıpkı Audi A4’deki gibi otomatik olarak araç çalıştırıldığında, o anki ağırlığına göre otomatik alçaltılıp yükseltildiğinden ayarlama butonu bulunmuyor. Sizin yerinize bu işlevi araç otomatik olarak yerine getiriyor. Bu güzel özelliği çektiğim video ile izleyebilirsiniz;
Aracın kapı ve bagaj kilitleri ile, cam
açma/kapama/kilitleme ve elektrikli ayna işlevleri sürücü kapısındaki alanda
bir araya getirilmiş. Kullanılan butonlar oldukça kaliteli seçilmiş ve herhangi
bir aşınma söz konusu değil.
Far yükseklik ayarı tıpkı Audi A4’deki gibi otomatik olarak araç çalıştırıldığında, o anki ağırlığına göre otomatik alçaltılıp yükseltildiğinden ayarlama butonu bulunmuyor. Sizin yerinize bu işlevi araç otomatik olarak yerine getiriyor. Bu güzel özelliği çektiğim video ile izleyebilirsiniz;
Araçtaki ön ve arka camlar için ayrı butonlar
koymak yerine, bu işlevi öne veya arkaya veren ortada bir buton
konumlandırılmış. Bir nevi akıllıca düşünülmüş bir sistem diyebiliriz. Camlar
uzaktan kumanda ile de açılıp kapatılabiliyor.
Klima sistemi, çift bölmeli elektronik iklim kontrollü
olarak tasarlanmış. Ana butona basılarak klimanın açık veya kapalı olması ile,
üfleme yönlerinin belirlenmesi yine dijital olarak ana butona basıldığında
açılan menüden seçiliyor. Bu durum bir miktar kullanım zorluğu oluştursa da,
sıradanlıktan uzaklaştırdığı için kimi benim gibi kullanıcıların hoşuna
gidebilir. Havalandırma sistemi oldukça konforlu ve sessiz çalışana araçta,
arka yolcular içinde havalandırma kanalları düşünülmüş.
Aracın koltukları rahat ve yolcuları saran bir tarzda
dizayn edilmiş. Sürücü ve yolcu koltuğunda alçaltma/yükseltme ve derinlik ile bel
destek ayarı mevcut. Ön koltukların kafalıkları ayarlanabilir şekilde tasarlanmış.
Kapı iç döşemelerinde kumaşa yer verilmiş ve herhangi bir sarkma ve soyulma
görünmüyor. Tavanda gözlük saklama kabına yer verilmiş.
Arkada oturan yolcular
için de havalandırma kanallarına ve güç kaynağı girişi bulunuyor. Arka
kapılarda saklama gözleri olmayışı ve ön kapılardaki gözlerin de yeterince
geniş olmaması eksi olarak sayılabilir. Torpidonun genişliği ile aydınlatmalı
ve soğutmalı oluşu artı, kilitsiz ve süspansiyonsuz açılışı eksi olarak
sıralanabilir.
Sıkışma önleyicili çift kademeli anahtardan açılıp
kapatılabilen elektrikli camlar, elektrikli ve ısıtmalı aynalar, sis farları,
uzaktan kumandalı merkezi kilit, yükseklik ve derinlik ayarlı ve bel destekli ön
koltuklarlar, Xenon mercekli farlar, far ve yağmur sensörleri, hız
sabitleyicisi, otomatik kararan dikiz aynası, önde ve arkada saklama hazneli
kol dayamalar, arka koltuğa monteli çift bardaklık, Radyo/CD-MP3 çalar, arka
kapılarda çocuk kilitleri, yol bilgisayarı gibi sürüşü ve konforu arttıran
özelliklere sahip.
2005 yılında iyi bir vizyonla tasarlanmış konsoldaki GID (Graphic
Info Display) Merkezi Bilgi ekranı Türkçe dilini destekliyor. Bu ekran Yol
bilgisayarı ve Klima sistemi ile genel ayarların yapılabildiği menüleri
içeriyor. Gündüz ve gece geçişlerinde ayrı arka planlar ile gösterilen ekran
iyi aydınlatılmış ve okunabilirliği oldukça yüksek. Şu şu menüleri var. Anlık
şunları gösteriyor vb…
Aracın bagaj hacmi 500 litre. Bagaj kapağının geniş olması
ve içerinin derinliği ile iki yanda saklama hazneleri bagaj düzeni ve kullanımı
için oldukça iyi bir alan sunuyor.
Aracın anahtarı sustalı ve üzerinde bagaj açma işlevi de
yer alıyor. Yine anahtar ile tüm camlar açılıp kapatılabiliyor. Aracın bagajı
açıldığında plaka ışıkları yakılarak bunu belli ediyor.
Araçta Blaupunkt marka, CD 30 MP3 müzik sistemi bulunuyor. Çok
profesyonel olmasa da tatmin edici bir müzik dinlediğinizi söyleyebilirim.
Radyo alıcısı kuvvetli ve çok iyi çekiyor. Maalesef sistemde AUX veya USB
girişi bulunmuyor. Aracın hızına bağlı olarak ses sistemi istemeniz halinde
otomatik yükselebiliyor(Merkezi Bilgi ekranında SVC özelliğini aktive etmeniz
gerekir).
Aracın ağırlığı 1528kg. Ağır cüssesine rağmen 0,28’lik
düşük sürtünme katsayısının da etkisiyle yolda süzülerek ilerlediğini ve bir
hayli çevik/atak olduğunu gözlemliyorsunuz.
Bagaj hacmi 500 litre ile D
segmenti araçlar arasında yerini belirginleştiriyor. Arka kısmın yüksekliği
sebebiyle park etmelerde bir alışma evresi ve park sensörlerinin desteğine
ihtiyaç duyuyorsunuz.
Vectra’nın yakıt tüketimi İstanbul trafiğinde 100km’de ortalama
8,5 litre olarak gerçekleşiyor. Uzun yolculuklarda ise 6.vitesin de katkısı ile
120km’li hızlarda ortalama 4,5 - 5 litre civarında bir tüketim değerini
yakalayabiliyorsunuz.
Spor modundaki agresif kullanımlarda ise 10 litre civarında bir değerle karşılaşıyorsunuz. 1,5 tonun üzerindeki 150Hp ve 320Nm torkluk bir makinada bu
değerlerin oldukça ekonomik olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Aracın yakıt
deposu 61 litreden oluşuyor. Manuel modunda kullanıldığında yakıt tüketimini
bir miktar daha azaltılabildiğini görebilirsiniz.
Araçta ABS, EBD, ESP, TCS(Çekiş kontrol sistemi), fren destek sistemi, geliştirilmiş elektro-hidrolik servo direksiyon, virajda fren kontrolü ve fren güç dağılımı, Sürücü, Yolcu, Yan ve Perde hava yastıkları olmak üzere toplam 6 adet hava yastığı bulunuyor. ESP sistemi devre dışı bırakılamıyor. 1,5 tonun üzerinde bir ağırlığa sahip bu aracı, 100 km/s hızda giderken, 38 metre gibi kısa bir mesafede durdurabiliyorsunuz.
Opel Vectra Türkiye’de satışa sunulduğundan bu yana tasarımı, geniş iç mekanı, konforu ve donanımı, sürücü yönelimli konsepti ile orta ve üst sınıfta hep başarılı olmuştur. 1.9 CDTi çok noktalı enjeksiyona sahip dizel motor teknolojisi ile yine orta ve üst sınıf dizel araçlar içerisinde kendisine daima yer bulmuştur.
Vectra, rüştünü ispatlamış 1.9 CDTi motor ve şanzıman sistemi ile güç anlamında
üst sınıf bir otomobilin performansını sunarken, bunun yanında yakıt
ekonomisiyle de dikkat çekmektedir.
Dışarıdan bakıldığında diğer Vectra’lar dan
görünüm olarak çok farkı bulunmayan bu performanslı dizeli tanımak için ya
yoldaki performansına ya da arkasındaki 1.9 CDTi yazısına bakmak gerekiyor.
Vectra dizel, yüksek performansın yanı sıra yakıt ekonomisi
arayanlar ve yaşından ötürü vergi dilimindeki avantajından yararlanmak
isteyenlerin fiyat/performans anlamında seçebilecekleri birkaç iyi araçtan bir tanesi.
Yararlı bilgiler;
Klima ana butonunun işlevini zamanla yerine getirememesinin
çözümü;
http://www.youtube.com/watch?v=kCxdMSXEJHM
Fallow Me Home;
Aracın kontağı kapatıldıktan sonra şöför kapısı açılır ve selektör kolu çekilir. Farlar 30 saniye süreyle açık kalır. Eğer şöför kapısı açık bırakılırsa 1 dk boyunca yanar.Sonra otomatik olarak söner.
Sadece sağ veya sol park lambalarını yanık bırakmak için;
Aracın kontağı kapatıldıktan sonra sinyal kolu, istenen yöne sertçe bastırılır. 2-3 kez dıt dıt dıt sesi gelir ve park lambası şöför kapısının bir dahaki açılışına kadar yanık kalır.
Seyir halinde iken sollamalarda sinyal kolu istenen yöne çok hafif bastırıldığında 3 kez yanıp otomatik olarak söner. Eğer sert bastırıldıysa, direksiyon düz konuma getirilinceye kadar yanar ve otomatik olarak söner.
Eğer ABS/ESP gibi sistemler uzun süreli devreye girerse(5-6 sn)açıksa radio/teyp otomatik olarak sesini kısar. Tehlikeli bir durum olası olduğundan şöförün dikkatini toparlaması için.
Aracın anahtarı üzerinde açma tuşuna 3 saniye bastıktan sonra dört cam inmeye başlar. Aynı zamanda kapatmada aynı şekildedir. Araçta sunroof varsa oda açılır/kapanır. Basılı tutmaya devam edilmezse durur.
Dört camda da el/kol sıkışmasına karşı koruma vardır. Cam kapanırken elinizi cam ile kapı direği arasına koyarsanız camın otomatik olarak durup geri döndüğünü göreceksiniz.
Ön şöför ve yolcu koltuğunda ağırlık sensörleri vardır.
Kaza anında eğer yolcu koltuğu boşsa yolcu hava yastığı açılmaz.
Aynı zamanda ön koltuklarda yaylı bir sistem vardır ve kısa darbeleri emer, konfor sağlar.
Aracın kontağı kapatıldıktan sonra şöför kapısı açılır ve selektör kolu çekilir. Farlar 30 saniye süreyle açık kalır. Eğer şöför kapısı açık bırakılırsa 1 dk boyunca yanar.Sonra otomatik olarak söner.
Sadece sağ veya sol park lambalarını yanık bırakmak için;
Aracın kontağı kapatıldıktan sonra sinyal kolu, istenen yöne sertçe bastırılır. 2-3 kez dıt dıt dıt sesi gelir ve park lambası şöför kapısının bir dahaki açılışına kadar yanık kalır.
Seyir halinde iken sollamalarda sinyal kolu istenen yöne çok hafif bastırıldığında 3 kez yanıp otomatik olarak söner. Eğer sert bastırıldıysa, direksiyon düz konuma getirilinceye kadar yanar ve otomatik olarak söner.
Eğer ABS/ESP gibi sistemler uzun süreli devreye girerse(5-6 sn)açıksa radio/teyp otomatik olarak sesini kısar. Tehlikeli bir durum olası olduğundan şöförün dikkatini toparlaması için.
Aracın anahtarı üzerinde açma tuşuna 3 saniye bastıktan sonra dört cam inmeye başlar. Aynı zamanda kapatmada aynı şekildedir. Araçta sunroof varsa oda açılır/kapanır. Basılı tutmaya devam edilmezse durur.
Dört camda da el/kol sıkışmasına karşı koruma vardır. Cam kapanırken elinizi cam ile kapı direği arasına koyarsanız camın otomatik olarak durup geri döndüğünü göreceksiniz.
Ön şöför ve yolcu koltuğunda ağırlık sensörleri vardır.
Kaza anında eğer yolcu koltuğu boşsa yolcu hava yastığı açılmaz.
Aynı zamanda ön koltuklarda yaylı bir sistem vardır ve kısa darbeleri emer, konfor sağlar.