Dünyanın çeşitli yerlerinde yetiştirilen üzümlerin renkleri de çok çeşitlidir. Şarap yapımında kullanılan üzümlerin renkleri iki ana gurupta toplanır. Sarı ile yeşil arasında rengi olanlara beyaz üzüm, kırmızı ile mavimsi renk arasında olanlara siyah üzüm denilir. Kırmızı şaraplar siyah üzümden yapılırken, beyaz şaraplar ise sarı ve yeşil üzümden yapılırlar. Kaliteli kırmızı şarabı, ancak kırmızı üzümü soymadan kabuğu ile birlikte kullandığınızda elde edebilirsiniz.
Yıllanma terimini bütün şaraplar için kullanmak yanlıştır. Eğer
şarap ileride yıllandırılacağı düşünülerek imal edilmişse bu gerçekleşebilir. Özellikle
sofra şarabını yıllarca saklamak ona değer kazandırmaz. Yıllandırılabilen
şaraplar çok seçkin bir tür kırmızı şaraplardır. Dünyada üretilen bu tür
şarapların ancak yüzde 5´i yıllanmaya uygundur.
2014 yılında sahip olduğum ve incelemesini gerçekleştirdiğim
safkan bir spor otomobil olan 2002 model Honda Civic Type-R EP3’ü yukarıdaki
betimleme ile en iyi şekilde tanımlayabiliriz. Yıllandıkça değer ve güzellik
kazanırken, ilk günkü kondisyonundan ödün vermeyen iddialı ve karizmatik bir
karakteristiğe sahip…
Type-R EP3, ilk olarak 18 Ekim 2001 yılında
Honda Motor tarafından Tokyo’da tanıtıldı.
Otomobilin tasarım konsepti hatchback bir “mermi” üzerineydi. Bu araçta
üstün bir motor performansı ile, fren ve
viraj konularında iddialı ve heyecan verici güçlü bir tasarım fikriyle yola
çıkılmıştı…
2001-2005 yılları arasında dünyada üretilen
toplam EP3 Type-R sayısı 35.190 adettir. Bunların 18,033 adeti İngiltere,
12,422 adeti Avrupa ve 4,735 adeti Japonya’da bulunmaktadır.
Honda Türkiye A.Ş. resmi rakamlarına göre
Türkiye'de ki EP3 Type-R satış adetleri ise; 2001/1 Adet Test Aracı, 2002/21,
2003/34, 2004/44, 2005/12 olmak üzere Toplamda 112 adettir.
Type-R’ın özel bir otomobil olduğunu her detayından
anlayabileceğiniz gibi, R ile başlayan üretim kod numarası da bunu belirginleştiriyor.
2002 model bir araç olmasına rağmen,
etkileyici tasarımı ve güçlü hatları ile trafikte birçok sıfır spor otomobilden
daha çok ilgi ve alaka görürken, performans anlamında da birçok turbo destekli
aracın dahi yanına yaklaşamayacağı bir performans sergilemektedir.
Trafikte ilerlerken veya park ederken çoğu zaman resim
çekmek isteyenlerin ve çocukların yanaşıp “kaç yapıyor abi bu” sorularına maruz
kalıyorsunuz… Hal böyle olunca bu kadar dikkat çeken bir araca Trafik
Polislerinin de tekrar tekrar kafasını çevirip bakmasını yadırgamamak
gerekiyor. Trafikte sizi tahrik etmek isteyen, tamponunuzun dibine kadar
sokulanlar sebebiyle çokça sabrınızı sınamanız ve nefsinizi köreltmeniz
gerekiyor. Aksi halde her defasında rakibinizi nakavt etmeniz aşırı güven ve
sonrasında hoş olmayan durumları beraberinde getirebilir…
Renk olarak piyasada en çok siyah ve gri ile karşılaşmak
mümkün. Fakat aracın hatlarını belirginleştirmesi ve agresif bir ruh katması
sebebiyle kırmızının bu araca en çok yakışan rengi olduğunu söyleyebilirim.
Kırmızının bu araçtaki isimlendirmesi, Milano kırmızısı şeklinde geçiyor.
Aracın kalbi Honda’nın adeta tekniğini konuşturduğu 1998cc,
200Hp ve 196Nm değerlerine sahip İ-VTEC DOHC motorundan oluşuyor. Maksimum
gücünü 7400devirde veren araç, maksimum torkuna ise 5900devirde ulaşıyor.
Standart araçlarda devir kesici 8100devirde devreye giriyor.
Type-R EP3’de kullanılan motorun
tarihçesi şu şekilde gelişiyor; 2000'li yılların başında üzerinde çalışılan V6
J35 i-VTEC VCM motordan farklı olarak daha küçük hacimli ve 4 silindirli bir
güç ünitesi yapılması fikri de Honda mühendislerinin aklındaydı. 2000'li
yılların ortalarına varmadan Honda bu yeni 4 silindirli i-VTEC motoru
geliştirmiş ve kullanılabilir hale getirmişti. Yeni nesil motora K Serisi adı
verilmiş ve hacim için de 2000cc ve 2400cc'de karar kılınmıştı. Çift
eksantrikli i-VTEC'li bu yeni nesil motor, farklı versiyonlarla 150-156HP
aralığında güç üretiyordu. Mühendisliği yine Toyota ile ortak çalışılmış bir
motor tipiydi ve bu nedenle Toyota'nın 2001'de kullanmaya başladığı 1600cc
VVT-i motoruyla çok benzerdi.Emme eksantriğinin kafa kısmında yağ basıncıyla çalışan bir nevi elektronik kontrollü bir ayarlı kasnak mekanizması vardı. Bu sistem aracın ECU'sundan alınan hız, eğim ve ağırlık verilerini işleyerek, her hangi bir devirde ,herhangi bir açıyla motoru avansa ya da rötara çekebiliyordu. Bu işleme aynı zamanda sübap bindirmesi de deniyor.
İ-VTEC DOHC "R" K20A2 Type-R
K Serisi motorlardan, Honda'nın Civic Type R serisi için de 2000cc'lik 200HP gücünde yeni bir güç ünitesi hazırlanıp, K20A2 koduyla üretime alınıyor. Temel özellikleri diğer K Serisi motorlarla aynı olmakla birlikte, ilave olarak Valve Lifting denilen bir özellik de mevcuttu bu motorda. Valve Lifting aslında önceki nesil VTEC'lerdeki Low/High Cam Process eksantrik profillerinin de bu motora adapte edilmiş haliydi. Yani K20A2 kendini hem emme eksantriğinin ucundaki hidrolik ve elektronik kontrollü ayarlı kasnak mekanizmasıyla avansa ya da rötara alabiliyor ve hem de daha fazla hava alabilmek için eksantriklerin açılma mesafelerini artırabildiği gibi egzoz tarafının da daha fazla açılmasını sağlayarak daha hızlı tahliye yapabiliyordu. Sonuçta ortaya şöyle korkunç bir manzara çıkıyordu, elektronik olarak kontrol edilen ve hem daha uzun süre ve hem de daha fazla miktarda açılabilen bir emme sistemiyle, emme sübap zamanalamasına bindirilebilen ve daha fazla açılabilen bir egzoz sübap zamanlaması. İşte tüm bu özelliklerinden ötürü bu motora "K Monster" ismi bile takılmıştı.
K Serisi motorlardan, Honda'nın Civic Type R serisi için de 2000cc'lik 200HP gücünde yeni bir güç ünitesi hazırlanıp, K20A2 koduyla üretime alınıyor. Temel özellikleri diğer K Serisi motorlarla aynı olmakla birlikte, ilave olarak Valve Lifting denilen bir özellik de mevcuttu bu motorda. Valve Lifting aslında önceki nesil VTEC'lerdeki Low/High Cam Process eksantrik profillerinin de bu motora adapte edilmiş haliydi. Yani K20A2 kendini hem emme eksantriğinin ucundaki hidrolik ve elektronik kontrollü ayarlı kasnak mekanizmasıyla avansa ya da rötara alabiliyor ve hem de daha fazla hava alabilmek için eksantriklerin açılma mesafelerini artırabildiği gibi egzoz tarafının da daha fazla açılmasını sağlayarak daha hızlı tahliye yapabiliyordu. Sonuçta ortaya şöyle korkunç bir manzara çıkıyordu, elektronik olarak kontrol edilen ve hem daha uzun süre ve hem de daha fazla miktarda açılabilen bir emme sistemiyle, emme sübap zamanalamasına bindirilebilen ve daha fazla açılabilen bir egzoz sübap zamanlaması. İşte tüm bu özelliklerinden ötürü bu motora "K Monster" ismi bile takılmıştı.
K20A2 motor, 2001-2005 yılları arasında Honda Civic
Type-R’da, 2002-2004 arasında Acura RSX- Type-S’de ve İntegra DC5-R
modellerinde kullanılmıştır.
Avrupa’da CTR (Civic Type R) kodu ile
tanımlanan Type-R EP3’ün tasarımında ("R", İngilizce:
"Racing-yarış") araç ağırlığını azaltma, performans potansiyelini
arttırma, motor ayarı (tuning), özel süspansiyonlar gibi yarış koşulları
özelliklerini sağlamaya odaklanılmıştır. Type-R
modeli ilk olarak yarış etapları için düşünülmüş sonradan Honda'nın VTEC motor tasarımına
ağırlık vermesi ve beğeni kazanması sonucu daha geniş bir satış pazarına
sunulabilmiştir. Type-R araçlardaki geleneksel kırmızı, Honda brövesi ve beyaz
şampiyonluk boyası ilk F1
kazanmış arabalarını temsil etmektedir. Honda'nın yarış ve F1 araçları
çoğunlukla kırmızı Honda brövesine sahiptir. 2.0 litrelik 200HP gücündeki DOHC
i-VTEC motorundan çıkan kalın ve yırtıcı ses kullanıcılarını ve yanından
geçenleri adeta mest etmektedir.
Performans konusunda bu aracı akranlarından ayıran detayı şu
benzetmeyle tarifleyebilirim;
İki tane iyi yüzücü düşünün. Önlerinde daima suyun altından
gitmeleri gereken bir parkur var. İkisi de çok iyi yüzüyor. Fakat yüzücülerden biri,
diyafram kullanımını konusunda uzman. Bu
sebeple suyun altında uzun süreler kalabiliyor. Diğeri ise yüzme konusunda oldukça
atik fakat diyaframını kullanamıyor. Sizce bu parkurda hangisinin şansı yüksek
olur ? Tabi ki standart haliyle dakikada 8100devir çevirebilen ve kadranında 9500devir
okuduğunuz EP3 Type-R.
Birçok aracın 6000’li devirlerde bir üst vitese ihtiyacı
olurken, siz VTEC teknolojisi sayesinde Type-R’da bu noktada filmi yeni
başlatıyorsunuz. Yani diyaframı kullanmaya başlıyorsunuz…
Fabrika çıkışı 0-100km hızlanma değeri 6,8 saniye olan
araçta, yeni lastiklerle yaptığım denemelerde 6,5 saniye gibi zamanları
rahatlıkla elde edebiliyorum. EP3, 1000metreyi 27 saniye gibi iyi bir zamanda kat edebiliyor.
Kağıt üzerindeki son hızı 235km/h olarak görünse de, uzun yol denemelerinde
rahatlıkla 250’li rakamları görmeniz mümkün. Adeta yıllara meydan okuyan ve
performansından bir saniye bile ödün vermeyen bu motor konusunda Honda’yı ne
kadar takdir etsek azdır...
Type-R serilerinin kodları aşağıdaki şekilde sıralanıyor;
FN2 = Civic Type R - 2007-2010
EP3 = Civic Type R - 2001-2005
EK9 = Civic Type R - 1997-2000
EP3 = Civic Type R - 2001-2005
EK9 = Civic Type R - 1997-2000
Genel kullanıcı yorumlarına baktığınızda, EP3’ün yeni selefi
olan FN2’ye göre piyasada daha çok tutulduğunu ve aynı şekilde yapılan
modifiyelere daha olumlu tepkiler verdiğini görebiliyorsunuz. EP3’ün sürüş
dinamiklerini ve rijitliğini maalesef ki ben de FN2’de göremedim. Şüphesiz FN2
daha konforlu, fakat kesinlikle daha tehlikeli bir makine değil.
Aracın şanzımanı Honda üretimi 6 ileri vitesli yakın oranlı
manuel sistemden oluşuyor. Vites kolunun konumu özel olarak tasarlanmış ve spor
otomobillerdeki alışagelmiş konumundan farklı olarak, aracın konsolu üzerinde
konumlandırılmış.
Kısa geçiş aralıkları ve konumu sebebiyle çok rahat bir kullanım ve hızlı geçişler yapabilmenizi sağlıyor.
Fabrika çıkışlı sert spor süspansiyona sahip araçta, arka
kısımda çift salıncaklı süspansiyon kullanılıyor. EPS (elektrikli direksiyon)
ile, direksiyon tepkilerine gecikmesiz ve hisli tepkiler alabiliyorsunuz. ESP
olmayışı bir eksiklik gibi görünse de, Viraj denge çubukları ve kule gergilerinin
desteği sayesinde ani manevra ve virajlarda çizginizi bozmadan
ilerleyebiliyorsunuz.
Şunu belirtmek isterim ki, bu aracın size verdiği
hissiyatta, virajdan çok düz yolda keyif alınabileceği yönünde. Yol tutuş
anlamında belki ESP’li bir Golf GTI ile yarışamayabilir ama düzlükte fazlasıyla
üstesinden geleceğinden emin olabilirsiniz.
Fabrika çıkışında 205/45/17 ölçülerinde performans
lastikleri ve EP3 ile özdeşleşmiş standart 17” çelik jantları bulunuyor. Ben
bir nebze aracı yükseltmek için 215 genişliğinde lastik ebatı ve yol tutuşuna
katkı sağlamak için spor yay tercih ettim.
EP3 Honda Civic Type-R’ın iç konsolu alışılmışın biraz dışında. Momo tasarımına
sahip 3 kollu yükseklik ayarlı deri direksiyon simidi, beyaz zemin üzerine
işlenmiş kadranlar, dünyaca ünlü koltuk üreticisi Recaro üretimi alcantara spor
koltuklar, konsola monte edilmiş 6 ileri vites kolu üzerinde Alüminyum Vites
topuzu, R tipi amblemler, SRS çift ön hava yastıkları, orijinal renkli camlar,
klima, elektrikli ve ısıtmalı aynalar ve müzik sisteminin olduğu mütevazi fakat
sizi ateşleyen bir iç tasarıma sahip.
Type-R işlemeli Recaro koltukların yan destekleri oldukça
yeterli düzeyde ve virajlarda sizi sarmalayan bir yapıya sahipler.
Koltuklar
her nekadar yıllara meydan okurcasına dayanıklı olsalar da, oturma bölmelerinde
zamanla deformasyon meydana gelebiliyor.
İyi bir döşemecide bu deformasyonları
benim gibi düzelttirebilmeniz mümkün.
Araca önden bakıldığında kaput ve ön camın neredeyse birbirine paralel olarak bir
su damlası edasıyla yükseldiğini görüyorsunuz. Bu tasarım aracın sürtünme
katsayısına çok büyük etki ediyor ve 0,32lik iyi bir değer elde edilmesine katkıda
bulunuyor (sürtünme katsayılarında karşılaştırma yapmak adına; Ferrari
F430:0,34, Golf V GTI:0,32, Nissan 350Z:0,30, Porsche
Boxster:0,29, Toyota Prius:0,26). Otoban ve pürüzsüz yollarda aracın
adeta yol üzerinde süzüldüğüne şahit oluyorsunuz. Bozuk ve kasisli yollarda ise
klasik Uzak doğu araçlarındaki sert süspansiyon etkileriyle karşılaşıyorsunuz.
4135mm uzunluğundaki aracın genişliği 1695mm ve yüksekliği 1430mm
ölçülerinde. Aracın ağırlığı 1210kg.
Bagaj hacmi 315 litre kapasite ile birçok
B ve C sınıfı araçla yarışır düzeyde (Vw Golf 350lt, Ford Focus 316lt).
Keskin fakat yuvarlatılmış hatları ve aerodinamik yapısı
sebebiyle bu aracı yıkamak çok kolay ve eğlenceli. Uzun kapı açısı sebebiyle
arka koltuklara inip binmek oldukça rahat ve konforlu.
2,5 yaşındaki oğlumun
çocuk koltuğunu arkaya rahatlıkla yerleştirebildim. Genellikle
yolculuklarımızda eşim arkada oğlumla birlikte oturuyor ve ondan aldığım geri
bildirimlerde, tek kapı dezavantajı dışında arka kısmın oldukça ferah ve rahat
olduğu yönünde. Arka kısımda şaft tüneli yüksekliği olmamasının da bu
rahatlıkta büyük etkisi bulunuyor.
97 oktan benzin kullanılması önerilen aracın yakıt deposu 50
litre hacminde. Uzun yol tecrübelerimde şaşkınlıkla elde ettiğim sonuçlar bu
aracın performans ve ekonomi anlamlarında bana çift karakterli olduğunu
göstermiştir.
Öyleki; İstanbul – Fethiye yolculuğumda bir depo ile (50lt) 753km
yol kat ettim… Bu yolculukta ortalama hızım 90-110km/h arasında olurken, Ortalama tüketimim 100km’de 6,7 lt gibi
imrendirici bir sonuçla gerçekleşti. Biraz daha dikkatli bir kullanımla bu
araçta bir depo ile 800km gitmek hayal değil.
İstanbul şehir içi trafiğinde 9-10litre
civarındaki tüketim, spor ve agresif kullanımlarınızda 12-13lt civarına kadar
yükselebiliyor.
Aracın frenlerinin bir Honda’dan beklenmeyecek şekilde iyi
olduğunu söyleyebilirim. Öyleki; 100km hızla giderken yapılan ani frenlemede üç
kanallı ABS ve EBD (Elektronik Fren Gücü Dağılımı) sayesinde 37 metre gibi iyi
bir referans aralığında durabiliyorsunuz. Daha önce kullandığım Audi A4 Quattro
aracımda aynı değerlere(37m) sahipti.
Bu kasanın dört kapılı versiyonunun 2001 yılında katıldığı
EURO NCAP çarpışma testlerinde 4 yıldız aldığını görüyoruz. 2001 yılında zorlu
şartlar altında yapılan bu testin günümüz esnek koşullarında yapılması
durumunda ise rahatlıkla 5 yıldızı alabileceğini söyleyebilirim.Sürücü ve yolcu hava yastıkları bulunan araçta tampon ve kapılarda güvenlik barları mevcut. Arka park sensörü ile, İmmobilizer ve merkezi kilit sistemiyle donatılan araçta, kapıları dışarıdan kilitlediğinizde açık camlarınız otomatik olarak kapanıyor.
Çoğu kullanıcısının kısa aralıklarla tecrübe ettiği EP3
Type-R’ın, kapalı garajında yılda birkaç kereliğine dahi olsa kullanmak için
muhafaza eden kullanıcıları da bulunuyor. Sahip olduğunuz Type-R, biraz bilinçli ellerde
kalmış ve kendisine gerekli bakımlar zamanında yapılmışsa, ilk günkü
kondisyonundan ve ihtişamından taviz vermeden yıllara meydan okurcasına kalabilmiş
olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Motor mekaniğinde ve şanzımanında kronik bir sorun
bulunmayan ve günümüzde de genelde sorunsuz olan EP3’ler, amatörce yapılmış motor
modifiyesi ve dikkatsiz kullanıma maruz kalmadığı sürece çok uzun km’ler
boyunca sadece periyodik bakımlarını yaparak kullanabileceğiniz bir araç.
Kozmetik anlamda zaman zaman yapacağınız ufak dokunuşlarla aracı
daha canlı ve çekici hale getirebilirsiniz. Örneğin sürücü koltuğunun oturma
kısmında zamanla deformasyon oluşabiliyor veya direksiyon derisinin yenilenmesi
gerekebiliyor. Aynı şekilde el freninin ucundaki boya zamanla aşınabiliyor. Tüm
bunlar küçük bütçelerle eski haline getirilebilen ve bu esnada araçtan büyük
zevkler almanıza sebep olan uğraşlar oluyor. Şunu da belirtmeliyim ki, çoğu
kullanıcı için kozmetikten ziyade Type-R EP3 bir performans aracıdır. Ancak
eğer sizde benim gibi çok titiz ve özenli bir kullanıcıysanız bahsettiğim ufak
pürüzler gözünüze batabilir ve onları düzeltme yoluna gidebilirsiniz.
2004 yılında EP3 bir makyaj geçirdi. Teknik ve yürüyen
aksamda bir değişiklik olmazken, görsellik anlamında farlar mercekli hale
çevrildi, döşemlerde kırmızı renge yer verildi ve ön tampon tasarımında
farklılığa gidildi. Piyasadaki makyaj öncesi üretilen birçok araca(2002-2003)
tutkunları tarafından makyaj sonrası değişiklikler ilave olarak eklenmiştir.
Benim aracımda makyajlı görünüme sahip.
Bugüne kadar oldukça fazla ve hızlı araç tecrübe etmiş biri
olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Type-R’a her binişinizde aracı ilk
aldığınız günkü heyecanı tekrar tekrar yaşıyorsunuz. Yolda ilerlerken sizin rakibiniz
olmayı hayal eden araçlara, küstahça içten gülümsemeleriniz aracın
karakteristiğinin size yansımasının sadece bir sonucu. VTEC açılması sürücüde
adeta bir bağımlılık yarattığından, ayağınızın altındaki gücü dizginlemek böyle
bir araçta pekte mümkün olmayabiliyor.
Aracın tuning konusundaki başarıları hakkında buradan çok
fazla detaya giremeyeceğim ama bu işle ilgilenenler bu araçların tuning
camiasında ne kadar değerli olduğunu ve yapılan çalışmalara ne kadar iyi
sonuçlar verdiğini mutlaka bilirler. İşi birkaç gömlek yukarı taşımış, Turbo uygulamaları
içeren projeler dahi görmek mümkün.
Tramer sistemi ile EP3’lerin yıldızlarının pekte
barışmadıklarını söyleyebilirim. Öyleki; aracın 2 veya 3 katı değerinde hasar
kayıtlı araçlara dahi rastlamak mümkün. Bu konuda detaylı bir araştırma ile
neredeyse tramer kaydı olmayan bir araç aldığım için kendimi şanslı görüyorum.
Tramer kaydı olsa da piyasada çok iyi toparlanmış ve kondisyonu çok iyi
araçlara rastlamak da mümkün.
Aracın efsaneleşen ve koleksiyon olma yoluna doğru giden bir piyasası mevcut. Bana göre bu araç, yakaladığı bu trend ile, size verdiği haz ve keyfin yanında, bir çok ekonomik enstrümana göre daha iyi bir getirili yatırım aracı olarak da düşünülebilir. Aracın temiz olanlarının piyasa değeri, 45-55bin TL aralığına oturmuş durumda.
Aracın efsaneleşen ve koleksiyon olma yoluna doğru giden bir piyasası mevcut. Bana göre bu araç, yakaladığı bu trend ile, size verdiği haz ve keyfin yanında, bir çok ekonomik enstrümana göre daha iyi bir getirili yatırım aracı olarak da düşünülebilir. Aracın temiz olanlarının piyasa değeri, 45-55bin TL aralığına oturmuş durumda.
Honda markasını ayrı bir yere koymamdaki mühendislik
harikası modellerden ikisinden birini(S2000-Type-R) genel anlamda imkanları el
veren herkesin kısa süreliğine dahi olsa alıp kullanmasını şiddetle önereceğim
bir araç...
Aracın muhteşem sesi eşliğinde çektiğim 0-100km hızlanmasını aşağıdan izleyebilirsiniz;
İyi Sürüşler
Aracın muhteşem sesi eşliğinde çektiğim 0-100km hızlanmasını aşağıdan izleyebilirsiniz;
İyi Sürüşler
Sevgili Erhan.Yine güzel bir arabayı,çok güzel idrak edip,çok güzel bir şekilde ifade etmişsin.Yaptığın şeyin sadece yetenek değil,aynı zamanda büyük emek istediğini,Type-R değerlendirmende bariz bir şekilde hissettim.Ne diyebilirim ki...Gönlünden geçen bütün arabaların tadına bakmanı dilerim
YanıtlaSilbir kere kullanma firsatim olan bu canavari en yakin zamanda garajima misafir edicem
YanıtlaSilArabadan ziyade kullandığın dil, ifadeler, benzetmeler bıkmadan saatlerce okuyası geliyor insanın. Bu bir yenetek ve bu yetenek sende sonuna kadar var. Araba konusundaki bilgilerini tartışmaya bile gerek yok. Her zaman ki gibi süppersin.Allah herşeyi gönlüne göre versin.
YanıtlaSilEmeğine sağlık admin süpersin ;)
YanıtlaSilAlman araçlarına hasta olduğum kadar. Japon araçlarında hayranlıkla baktığım ve en beğendiğim modeldir EP3. Hele ki "Kanka bak VTEC açacak şimdi." cümlesinden sonra gelen o enfes ses sanki araçta ikinci bir motorun devreye girmesi gibi. Teşekkürler bilgiler için.
YanıtlaSilTypeR <3
YanıtlaSilSAtarmısın
YanıtlaSil