Honda - S2000
Çağlar boyunca insanların hayran kaldıkları büyük eserler, asırlar boyu büyük sanatçılara ilham, onlara yaklaşma ve onları geçme, daha iyisini ve daha güzelini yapma arzusu vermiştir...
Mezopotamya’da yer alan Babil krallığı(bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası) çok susuz ve kuru olmasından dolayı, kralın eşi her zaman mutsuz ve çoğu zaman kendi şehrini aramaktaymış. Babil kralı, eşi Semiramis’in sıla hasreti çekmesine çok üzülür ve bu hasreti gidermek için M.Ö 605 yılında Babil’in Asma Bahçeleri inşa ettirir. 43 sene Babil krallığı yapmış olan Nebukadnezar tarafından eşini neşelendirme amacı ile yapılmış eser şuan günümüze bazı nedenler (doğal afet, yangın, işgal vb.) ile gelmeyi başaramasa da, günümüzde Fırat nehrinin yakınlarında kalıntılarına rastlanmıştır. Babil’in Asma Bahçeleri dünyanın 7 harikası arasında en çok günümüze gelinmesi istenilen eserlerin başında gelmektedir. Şu an hiçbir teknoloji ile onun aynı şekilde yapımı mümkün olmaz iken gerçekten bir şah eser olarak dünyanın yedi harikasından en çok benimsenen eserdir.
Babil’in Asma Bahçeleri o günün koşullarında insanoğlunun
eriştiği zirveyi gösteriyordu. Bu sebeple nesilden nesile aktarılan bir hikaye
haline dönüştü ve 7 harikadan biri oldu…
Bazı erkeklerin hayatta vazgeçilmezleri vardır. Onu her
kullanışınızın sonunda, bir Falcon’un kokpitinden dünya turu yapmışçasına
rahatlatan, dışarıdakilerin sürekli sahip olmak için hayran ve imrenen
bakışlarına bünyesindeki teknik güç ve birikimle küstahça gülümseyen, çok daha
pahalı araçlarla yan yana iken bile seçilen ve elle gösterilen, size
vazgeçilmezlik duygusu aşılayan…
Bu incelememde, yukarıdaki anlatımlarıma birebir uyacağını
düşündüğüm, temiz ve düşük kilometrelisine sahip olabilmek için bir hayli çaba sarf
ettiğim(bu çaba da beni yalnız bırakmayan Kaan Ergenekon kardeşime büyük
Teşekkür ederim) ve özel bir kullanıcı kitlesi olan(bu kitle belli sosyal
ağlarla birbirine bağlı ve sürekli haberdardır) gerçek anlamda bir fiyat/performans
Roadster'i olan 2008 model Honda S2000 modelini sizlere anlatmaya çalışacağım.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Honda S2000 dünyada
üretilmiş materyaller arasında harika kategorisine dahil edeceğim bir makine.
İlk olarak 1995 yılında SSM (Sport Study Model: Sportif
Model Çalışması) adıyla konsept otomobil olarak Tokyo Otomobil Fuarı’nda
sergilendi. Tasarımcısı Shigeru Uehara Honda markasının 50.yılını kutlayacak
araç olması ve Roadster kategorisinde zirveye oturabilmesi için çok sıkı
çalışmıştır.
Bu aracı kullanırken, adeta yanlışlıkla yola çıkmış bir F1
aracı hissiyatına sahip oluyorsunuz. Bunun ana sebebi tasarımındaki Formula 1
referansı. Honda yıllar boyu Formula 1’de geliştirdiği ve denediği
teknolojileri S2000 üzerinde piyasaya sunmuştur.
Roadster kategorisinde çıtayı bir hayli yukarılara taşıyan
S2000 üretildiği 1999 ve 2009 yılları arasında beklenenden fazla talep
görmüştür. Buna karşın 2009 yılında gerek markanın değişen konsept anlayışında
ve yeni normlarda, gerekse de piyasadaki rekabet şartları sebebiyle S2000’in
üretimi durdurulmuştur. Bu durum karşısında S2000 hayranları her ne kadar
üzülmüşse de, piyasada ki araçların değer görmesi ve iyi bakılması anlamlarında
araçlara olumlu yansıması olmuştur. Temiz bakılan araçların fiyatı oldukça
primlenmiş ve birer klasik olma yolunda ilerlemektedirler.
Tasarımdaki Formula 1 esintileri aracın birçok detayında
karşımıza çıkıyor. Uzun burun yapısı, üç kollu küçük çaplı etli direksiyon
simidi, kırmızı renkli Engine Start butonu, dijital göstergeye sahip kadranlar, ince
çizgilerden oluşan devir göstergesi, çift çıkışlı egzoz sistemi...
Litre başına 120 Hp güçle, üretilen 4 silindirli atmosferik
emişli motorlar arasında en yüksek değer halen bu motora aittir(Ferrari 458
İtalia - 4.5cc ve 8 silindir ile
litre başına 126hp güç üretmiştir).
Maksimum torku olan 208 Nm’yi 7500 devirde veren motor,
maksimum gücü olan 240 hp’ye ise 8300 devirde ulaşıyor. 9000 devirde ise devir
kesiciye giriyor ve yakıt beslemesi kesiliyor. Otomobil kullanıcılarından çok
motosiklet kullanıcıların alışkın olduğu bu yüksek motor devirleri, sürücünün kendisini
bir yarış otomobilinde gibi hissetmesini sağlıyor.
2.0 atmosferik motor ilk etapta sıradan
gelebilir, bir çok otomobilde kullanılıyor diyebilirsiniz fakat ayrıntılara
girdiğinizde iş değişiyor. Tahmininizin çok dışında bir şeyle karşı karşıya
olduğunuzu fark ediyorsunuz. Motorda kullanılan en önemli sistem, Variable Valve Timing
and Lift Electronic Control. Kısaca, VTEC. Türkçe’ye, değişken supap zamanlama
sistemi ve elektronik lift kontrolü olarak çevirebiliriz. Motorun kalbi olan bu
sistem, tüm motor hızlarında en yüksek volümetrik (hacimsel) verimi sağlamak
için kullanılıyor. 5850 devirden sonra devreye giren VTEC sistemi, supapların
daha fazla açık kalmasını sağlayarak, silindirlere daha fazla yakıt/hava
karışımı girmesini sağlıyor. Alınan karışımın miktarı ve devir sayısı arttığı
için motorun gücü de artıyor. 2 emme ve 2 egzoz supabı için 3 supap iticisi ve
kam milinin üzerine bunlara ait profiller bulunuyor. 5850 devire kadar supaplar
2 dışa dönük kam profili ile hareket ettiriliyor. Supaplar kısa süreyle ve düşük
oranda açılıyor. 5850 devirden sonra supap iticisinde bulunan çıkıntılar, kamı
kilitleyip supapların daha uzun süre açık kalmasını sağlıyor.
Yüksek devirlerde yüksek güç alınır fakat yüksek devir,
sürtünme kayıpları ve motor parçaları üzerinde, yüksek hız nedeniyle daha fazla
baskı demektir. Honda bu problemleri, detaylar üzerinde uğraşmakla değil, motorda
ve yardımcı elemanlarda atıl ağırlığı, dolayısıyla atalet momentlerini ve
çalışma sürtünmelerini azaltarak ve Formula 1 yarışlarında kullanılan teknolojileri
birleştirerek aşmıştır.
Sıkıştırma oranı da 11,1:1 gibi yüksek bir oran. Böylesine
yüksek bir sıkıştırma oranıyla çalışan motordan çok iyi bir yanma ve yanma
verimi alınabilir. Fakat sıkıştırma oranı arttıkça motorun vuruntu yapma
olasılığı da artar. Bunu önlemek için, motor tamamen alüminyum alaşımdan
üretilmiş, alüminyum dövme pistonlar kullanılmış, silindirler ise fiber
takviyeli metalle desteklenerek ısı transferi artırılmış ve motorun hafif
kalması sağlanmıştır. Üretim aşamasında motor ilk başlarda V6 olarak düşünülmüş
fakat sıralı 4 silindirde karar kılınmıştır. Sıralı 4 silindirli bir motor,
aynı hacimdeki bir V6’dan daha hafiftir. Belirtmekte fayda var ki, motorun üst
kapağı kırmızı renkli ve çok şık görünüyor. Ayrıca, otomobile önden
baktığınızda, motorun sola doğru 15 derecelik bir eğimle yerleştirildiğini
görüyoruz. S2000’in motoru, California LEV (Low Emission Vehicle-Düşük
Emisyonlu Araç), EU 2000 ve Alman D3 gibi katı emisyon normlarına uygun
üretilmiştir.
Motorun düşük devirlerdeki sakinliği ve sıradan sesi
özellikle 5850 devirden sonra yerini hırçınlığa bırakıyor. Üst devirlerdeki motor
sesi hemen hemen yarış otomobilleriyle aynı diyebilirim. Daha önce sahip olduğum Ep3
Type-R ile kıyasla motor karakteristiklerinin birbirine yakın olduğunu
fakat S2000’in birçok konuda açık ara önde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
8300 devirde 240Hp güç ve 7500 devirde 208Nm tork üreten
motor, alt devirlerden itibaren gücünü sonuna kadar hissettiriyor. 5850 devire
kadar uslu çocuk modunda ki motor, bu devirden sonra VTEC açılması ile adeta
çıldırıyor diyebilirim. VTEC esnasında sanki
aracın içinden bir araç daha çıkıyor ve sizi altınızdan çekip ileri fırlatan
bir mancınıktaymışsınız hissiyatına kapılıyorsunuz.
0-100 km/s hızlanmasını 6 saniye gibi bir değerde tamamlayan
aracın katalog verisi olarak son hızı 241 km/s olarak gösterilse de, otoyol
denemelerinde rahatlıkla 270’li değerleri görebiliyorsunuz.
S2000 motoru performans anlamında tuning uygulamalarında da
tatminkar sonuçlar veriyor ve daha yüksek güçte sonuçlar elde etmenize olanak
tanıyor. S2000’e uygulanabilecek profesyonel motor modifiyelerini, Turbo ve Supercharger
uygulamaları olarak sıralayabiliriz.
S2000’in içine oturup motoru çalıştırdığınızda aklınızdan
bazı düşünceler geçmeye başlıyor… Oturuş
pozisyonu, kaputu gözünüzün ucuyla görmeniz, koltukların sizi saran yapısı, arkadan
itişli ve yüksek güçlü bir otomobil olduğunu size her detayı ile fazlasıyla
hissettiriyor. İlk etapta aracı yolda
tutmayı beceremeyeceğinizi düşünüyorsunuz. Ama vitesi 1’e takıp yola
çıktığınızda bunlar aklınızdan tamamen siliniyor. Çünkü araç bir sakız gibi
yola yapışıyor. Bunda aracın orantılı yapısının, kısaca geometrisinin payı
büyük. Ağırlık dağılımının önde ve arkada %50 olması ve ağırlık merkezinin tam
ortada konumlandırılması en büyük faktörler.
Motor, düşük devirlerde bile çok yüksek bir güç üretiyor.
Gaz pedalı çok hassas. Dokunulduğunda araç birden ileri doğru fırlıyor. 6 ileri
vitesli manuel şanzımanın oranları birbirine çok yakın. Debriyaj pedalı normal
araçlara göre oldukça sert. Üretilen 240 hp doğrudan arka aksa gönderiliyor.
Motor, düşük devirlerde sakin kalırken, 5850’den sonra devir göstergesi takip
edilemez bir hal alıyor. 5850 devirde VTEC sistemi devreye giriyor. Otomobil
sürekli devir kesiciye yakalanıyor ve bunu gök gürültüsüne benzeyen bir sesle
yapıyor. İvmelenme hiç bitmiyor. Vites ve devir fark etmiyor, otomobil sürekli
hızlanıyor. Bu araçla makasa girip çıkmamak çok zor. Fakat yine de en güzel
şey; Formula 1 araçlarını andıran vahşi sesi. Herkesin bu sese tahammül
edebilmesi zor. Özellikle de performans tipi bir egzoza sahipseniz aracın sesi
size ve çevredekilere bir senfoni gibi geliyor…
Honda üretimi yakın oranlı 6 ileri manuel şanzıman ve kısa
oranlı seçilmiş son dişliyle motor hacminden beklenmeyen bir performans
sunuyor. Motor ve şanzıman uyumu harika diyebilirim. Vites geçişleri biraz
kemikli olsa da çok kısa yollu oluşu sebebiyle sportif kullanımda çok hızlı
vites değiştirilebilmesine imkan tanıyor. Gördüğüm kadarıyla aracın en güçlü
viteslerinden biri 3.vites. Bu viteste adeta hiç bitmeyecek bir güç edası ile
ivmeleniyorsunuz.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu aracın muazzam, üstün bir
yol tutuş kabiliyeti var. Fakat, bu üstün yol tutuşu ve hakimiyetin kaybolması(spin
atmak) arasında çok ince bir çizgi var. Tahminime göre Shigeru bu aracı
tasarlarken şu fikirle yola çıkmış; Bu araç asla şakaya gelmez. Bu noktada
tezimi sağlaması niteliğinde şu örneği vermek isterim, piyasadaki S2000’lerin
çoğunun pert oluşunun altında bu ince çizginin tecrübesizlik ve teknik
ekipmanların eksikliği sebebiyle aşılması yatmaktadır. Genellikle büyük kazalar
aracı yeni almış kişilerin ilk kullanımlarında bilinçsizce gazlaması ve ince
çizgiyi aşması sonucu olmaktadır. İşin sonunda da ne yazık ki günah keçisi
olarak yol tutuş kabiliyeti seçilmektedir.
Fakat dediğim gibi kesinlikle bu araç muhteşem bir yol
tutuşuna sahip. Evet, 240hp ve arkadan itişli bu ateşli Japon’u yolda tutmak
kolay değil. Bunu elde edebilmek için almanız gereken önlemler var; Öncelikle
biraz yetenek ve beceri(zamanla araca alışarak kazanılabilir), VSA’lı
versiyon(2006 yılı ikinci yarısından itibaren getirilen araçlar da mevcuttur),
iyi bir lastik ve yükseklik ayarlı amortisör seti(Coilover. Set, yay ve
amortisör ikilisinden oluşur, sadece yay tek başına sağlıklı olmaz). Bu
önlemlerden sonra aracın çok daha rijit ve her daim sizin kontrolünüzde
olduğunu göreceksiniz.
Aracın lastik ölçüleri önde 215/45/17, arkada 245/40/17 şeklindedir.
Dört tekerlekte de çift salıncaklı bağımsız süspansiyon sistemi kullanılıyor.
Geniş tabanlı, dar yanaklı lastiklerin ve sert süspansiyonun verdiği güvenle
aracı yoldan çıkarmak pekte kolay değil. Kaygan yüzeylerde arka tekerlekler
geniş oldukları ve tork çabuk yükseldiği için patinaja düşebiliyor. Bu gibi
durumlarda ve keskin dönüşlerde patinajı önlemek için %25 oranında kilitleme
yapabilen Torsen Limitli Slip Diferansiyel (LSD) kullanılmış.
S2000’ler de üç tipte jant mevcut. İlk üretim yıllarındaki
araçlarda V1, orta yıllarda V2 ve son olarak V3 şeklinde isimlendirilen Enkei
marka oldukça şık ve kaliteli çelik alaşımlı jantlar kullanılıyor. Ben bu araca
en çok V2 jantlarını yakıştırıyorum fakat günümüzde V3’ler daha popüler durumda.
Lastik markası olarak çok fazla araştırmadan sonra Michelin
Pilot Sport serisine karar verdim ve oldukça memnun bir şekilde kullanıyorum.
S2000’in boş ağırlığı 1250kg. Aracın karoserinin altında farklı
bir şasi teknolojisi kullanılıyor. Alüminyum motor kaputu dışında tamamen
galvanize edilmiş çelikten üretilen S2000 için Honda X profilli bir şasi
geliştirmiş. X şeklindeki yapı sayesinde otomobilin burulma direncinin yüksek
olması sağlanmış. Bunun yanı sıra sürücü ve yolcu arasındaki şaft tüneli kutu
şeklinde tasarlanarak burulma direncine destek olması sağlanmış. Marşpiyerlerde
ki güçlendirici elemanlar şasi ve şaft tüneli kutusuna da bağlanarak esneme
direnci artırılmış. Koltukların altından geçen çelik profil yandan gelen
darbelere karoserin dirençli olmasını sağlamış.
Aracın anahtarı bir kumanda ile birlikte geliyor. Kumandadan
aracı kilitleyip açma ve bagaj kapağını açma işlemlerini yapabiliyorsunuz.
Anahtarı kontağa takıp çevirdikten sonra sol tarafta bulunan kırmızı “Engine
Start” butonuna basarak çalıştırıyorsunuz. İlk çalıştırma anında, aracın komple
silkelenerek spor hissini sonuna kadar yaşamanızı sağlayan bir çalışma şekli
mevcut. Ses yalıtımı konusunda diğer Roadster araçlardan farklı değil. Bu tip
araçlarda bir miktar yol ve rüzgar sesi normal karşılanıyor.
Aracın kadranları dijital göstergeli olarak oldukça şık bir
tasarıma sahip. Gece veya gündüz herhangi bir okuma güçlüğü bulunmuyor. Kadranın
en üst bölümünde bir yarım ay şeklinde sağa doğru uzanan devir göstergesi
bulunuyor. Bunun sağında hararet ve yakıt göstergelerine yer verilmiş. Aracın hız
göstergesi ise kadranın ortasında yine dijital olarak konumlandırılmış. Onun altındaki göstergede ise, dış ortam
sıcaklığı, saat, kilometre ve günlük sıfırlanabilen(2 adet, Trip A, Trip
B)kilometre sayaçlarına yer verilmiş. Sol taraftaki Clock butonları ile saati,
sağ taraftaki Trip butonu ile de km değerlerini ayarlayabiliyorsunuz.
S2000’de orta konsol yok diyebiliriz. Bunun yerine birçok
kontrol butonu kadranların sağ ve sol tarafına konumlandırılmış durumda. Buda
kusursuz bir spor sürüş hissiyatından eksilme olmaması için düşünülmüş bir
tasarım.
Konsol diye nitelendireceğimiz alanlar Piano black kaplamalı
ve deformasyona karşı dirençli üretilmişler. Sağ taraf VSA butonu ile başlıyor,
daha sonra sırasıyla hava sirkülasyonu, altında klima butonu ve onun altında
klima şiddeti butonu bulunuyor. Üfleme şiddeti 7 kademeli ve yanan yeşil
ışıklar ile gösteriliyor. Sağ üstte havalandırma konumu ve altında sıcaklığı
ayarlayabileceğiniz buton bulunuyor. Bu detaylar basit gibi görünebilir ama her
detayı spor bir araç hissiyatı ile tasarlanmış ve sürüş esnasında sanki Formula
1 aracını ayarlıyormuşsunuz hissiyatı uyandırıyor.
Sol tarafta ilk belirgin öğe kırmızı renkli etrafı krom
kaplamalı araca ilk hareketi verdirdiğiniz Engine Start butonu(araç çalışırken
basılması halinde bir koruma eklenmemiş ve normal araçlardaki anahtarı çevirme
ile aynı tepkiyi alıyorsunuz). Onun üstünde Ses sistemini kontrol butonu
bulunuyor ve radyo ile CD çalar arasında geçiş yapmanıza imkan veriyor. Yine
sağında radyo kanalı değişimi, sesi kesme ve sesi yükseltip alçaltma butonu bulunuyor.
Bu kontrol üniteleri sayesinde sürüş esnasında parmaklarınızın ucu ile ses
sistemini kolaylıkla kontrol edebiliyorsunuz. Daha iç kısımda arka sis lambası butonuna yer verilmiş.
2008 model S2000'de,
39100-S2A-A90 kodlu Clarion marka müzik sistemine yer verilmiş. Önceki yıllarda yine Clarion markalı daha düşük modelli ünitelere yer verilmiş. Ana ünite cd ve radyo çalarlı. Koltuk
kafalıklarındakileri de sayarsak toplam 6 hoparlörle desteklenen araçta oldukça
kaliteli bir müzik sesi alabiliyorsunuz. Ses siteminin maalesef ki mp3 çalma ve
USB çıkışı özelliği bulunmuyor. Vites kolunun ön kısmındaki S2000 logolu kapak
radyo-teybi gizleyip aracın içine güzel bir ambiyans katıyor.
Klima ünitesi alışılagelmişlerden farklı bir tasarıma sahip.
T şeklindeki bir buton ile üfleme şiddetini ayarlayabiliyorsunuz. Aracın
hacminden de kaynaklı olarak kışın ısıtma yazın ise soğutma faaliyeti klima
tarafından çok başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor.
Araçta günümüz araçlarında ki gibi birçok otomatik sensör
bulunmuyor. Örneğin silecekler ve farlar sensörlü değil(hoş aracı aldığım kişi
silecekleri sökük kullanıyordu). Elektronik sistemlere mümkün olduğunca az yer
verilmeye çalışılmış.
Konsol ve diğer alanlarda kullanılan butonlar genel olarak
zarif ve sportif olarak tasarlanmış. Üretiminin üzerinden geçen bunca yıla
rağmen konsoldaki buton ve tuşlarda herhangi bir aşınmanın olmayışı yine
kullanılan kaliteli malzemenin bir sonucu. Aracın kapı ve cam açma/kapama, kapı kilitleme
ve elektrikli ayna işlevleri sürücü kapısındaki alanda bir araya getirilmiş.
Kullanılan butonlar oldukça kaliteli seçilmiş ve herhangi bir aşınma söz konusu
değil. Bagaj açma butonu alışagelmişin dışında arka orta konsolun içine
konumlandırılmış. Benzin depo kapağı açma butonu ise, sürücünün sol tarafındaki
alana yerleştirilmiş.
Malum bu bir market alışveriş aracı olmadığından araçta saklama
gözleri oldukça az fakat yeterli seviyede.
Orda konsolda sürgülü kapaklı bir hazne ile, arka konsolda 3 adet
saklama gözü bulunuyor. Arka kısımdaki gözlere rahatlıkla gözlük ve el çantası
gibi eşyalarınızı yerleştirebiliyorsunuz. Araçta torpido olmadığını da belirtmeliyim.
Aracı çalıştırdığınızda, devir ve konsoldaki diğer kadranlar
Honda R dinamizm felsefesine uygun olarak sağdan sola pozisyonda aşağı
iniyorlar. Kadran göstergeleri her daim(gece/gündüz) turuncu/sarı ile
aydınlatılıyorlar. Farlar açıldığında kadran aydınlatmaları gece sürüşlerinde
gözünüzü almaması için bir miktar kısılıyorlar. Araçta mercekli Xenon farlara
yer verilmiş. Farların gece aydınlatma performansı oldukça yüksek.
S2000’de küçük çaplı, üç kollu spor bir direksiyona yer verilmiş. Direksiyonun karakterine uygun boğum kısımları ele iyi oturan kaslı bir yapıda tasarlanmış. Kullanılan deri kaliteli ve aşınmalara karşı dayanıklı. Daha vönce NSX´te kullanılmaya başlanan elektrik motorlu hidrolik direksiyon S2000´e geliştirilerek aktarılmış. Değişken dişli oranlı (VGR) direksiyon sistemi geleneksel hidrolik direksiyonlar gibi motordan sürekli güç çalmadığı gibi elektrik motoru sadece direksiyon çevrilmeye başladığında devreye giriyor. Bir hız sensörü sayesinde direksiyon sertlik ayarı da elektronik olarak yapılıyor. Yüksek hızlarda direksiyonun sertleştiğine şahit oluyorsunuz. Maalesef ki direksiyonun yükseklik ayarı bulunmuyor.
S2000’de küçük çaplı, üç kollu spor bir direksiyona yer verilmiş. Direksiyonun karakterine uygun boğum kısımları ele iyi oturan kaslı bir yapıda tasarlanmış. Kullanılan deri kaliteli ve aşınmalara karşı dayanıklı. Daha vönce NSX´te kullanılmaya başlanan elektrik motorlu hidrolik direksiyon S2000´e geliştirilerek aktarılmış. Değişken dişli oranlı (VGR) direksiyon sistemi geleneksel hidrolik direksiyonlar gibi motordan sürekli güç çalmadığı gibi elektrik motoru sadece direksiyon çevrilmeye başladığında devreye giriyor. Bir hız sensörü sayesinde direksiyon sertlik ayarı da elektronik olarak yapılıyor. Yüksek hızlarda direksiyonun sertleştiğine şahit oluyorsunuz. Maalesef ki direksiyonun yükseklik ayarı bulunmuyor.
S2000’in deri koltukları, kabinde en çok göze
çarpan ve kalite hissini sonuna kadar sunan başlıca özellikleri arasında
gösterilebilir. Koltuklar vücudu yüksek yanal destekleri sayesinde iyice saran
konforlu ve sportif bir yapıda tasarlanmış. Kafalıklarda koltuklarla bir bütün
halinde dizayn edilmiş.
Kullanılan deride hava gözeneklerini tahliye eden delikler
olması sebebiyle terletme sorunu yaşanmıyor. Koltuklar uzun yolculuklarda dahi
oldukça rahat ve yormayan bir yapıda. Yine kapı içlerinde kullanılan deri
döşemelerde oldukça dekoratif, kaliteli ve aşınmaya karşı dirençli tasarlanmış.
Aracın üstünü açabilmek için el freninin çekili olması
gerekiyor. Üst kısımdaki mandalları kilidinden kurtardıktan sonra vites kolunun
arkasındaki Roof butonunu arkaya doğru çekili tutuyorsunuz. Bu esnada önce
camlar iniyor, ardından takribi 6 saniye içinde tente katlanarak arka kısma
yerleşmiş ve kendini gizlemiş oluyor.
Üstünü tekrar kapatmak için de yine el
freni çekiliyken, Roof butonunu öne doğru basılı tutuyoruz, tente yerine
yerleştikten sonra kilit mandallarını yerine takmamız yeterli oluyor. Otomobilin
üstü açıldığında görüş sorunu yaşanmıyor, ancak tente kapalıyken arka görüş bir
miktar daralıyor. Özellikle C sütununu oluşturan arka üçgen bölümlerde pencere
olmaması arka çapraz görüşü bir miktar kısıtlıyor. Aracım her ne kadar yağmur
görmemiş olsa da, yıkamalarda gördüğüm kadarıyla tazyikli suya dahi dayanıklı.
Tente ve mekanizmasının toplam ağırlığı 6 kg. Aracın üstü açıkken kabindeki
türbülansı en aza indirmek için takla çemberlerinin arasına yerleştirilen
camdan küçük bir parça bulunuyor.
X şeklindeki yapı sayesinde otomobilin burulma direncinin yüksek
olması sağlanmış. Bunun yanısıra sürücü ve yolcu arasındaki şaft tüneli kutu
şeklinde tasarlanarak burulma direncine destek olması sağlanmış.
Marşbiyelerdeki güçlendirici elemanlar şasi ve şaf tüneli kutusuna da
bağlanarak esneme direnci artırılmış. Koltukların altından geçen bir profil
yandan gelen darbelere karoserin dirençli olmasını sağlıyor.
X şeklindeki şasinin bir diğer özelliği de ön ve arkadan gelen darbelerin
şiddetini tabana yayarak kabinin en az zararı görmesine yardımcı olmak. Ön cam
direklerinin güçlendirilmesi dışında taklalı kazalarda sürücü ve yolcunun
korunması için X profilli şasiye geçme kaynakla bağlanan iki adet takla barı
kullanılmış. Bu barlar koltuk kafalıklarının hemen arkasında ve daha yükseğe
konumlandırılmış.
Aracın bagajı 143 litre. Yani bir valizinizi rahatlıkla
alabilecek kapasitede. Bagaj içinde sağ kısmı gizlenmiş ince bir stepne de
bulunuyor. Aracın rüzgar sürtünme katsayısı 0,33cw ve bu düşük oran doğrudan
aracın performans ve yakıt tüketimine olumlu katkı sağlıyor.
Fabrika çıkış bilgilerinde ortalama yakıt tüketimi şehir içi
13lt, şehir dışı 7lt ve ortalama 9,9lt olarak belirtiliyor. Açıkçası ben bu
aracın az yakacağını daha önceki Type-R
tecrübemden biliyordum fakat bu kadar da düşük olacağını tahmin etmiyordum. Abartıyor
gibi görünebilirim fakat bu araçla gazlamadığınız vakit araç adeta cimri bir
ekonomi aracı gibi davranıyor. Fakat gazlarsanız fabrikanın dediği 10-13lt
arası tüketimi görebiliyorsunuz. Yakıt konusunda özetle, VTEC açılmadığı sürece
bu araç oldukça ekonomik, açıldığı zaman da akranlarına oranla yine oldukça
ekonomik diyebilirim. Aracın yakıt deposu 50lt’den oluşuyor ve şehir içinde
kullanım tarzınıza bağlı olarak ortalama bir depo ile 400-500km arasında
yapabiliyorsunuz. Tahminlerime göre uzun yolda bir depo ile 630km biraz
aşılabilir gibi görünüyor. Tabi şunu da eklemeliyim, benim aracım standart
modifiyesiz bir araç. Ben motor ve egzoz sistemi anlamında standart bir araçla
ölçtüğüm değerleri paylaşıyorum. Doğal olarak diğerlerin de bir miktar daha
fazla olacaktır.
Araç, 2002 yılında yapılan EuroNCAP çarpışma testlerinde 4
yıldız almayı başarmıştır. Daha önceki incelemelerimde 2000’li yıllarda 4 veya
5 yıldız almanın zorluğundan bahsetmiştim. Aracı dışarıdan dahi incelediğinizde
güven veren bir yapısının olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz.
S2000´in fren sisteminde önde ve arkada hava kanallı diskler
kullanılmış. Benim aracımda ekstra olarak Ebc’nin disk ve balataları bulunuyor.
ABS ve elektronik fren basıncı dağıtıcısı EBD´yle donatılan fren sistemi biraz
sert pedala rağmen kolay dozlanıyor. İyi bir lastikle 100km-0 frenaj testinde
aracın 37 metre gibi bir mesafede güvenle
durduğuna şahit oluyorsunuz.
X profilli şasi ve koltukların altından geçen profiller yan
darbelerde yolcu kabinini iyi bir şekilde koruyor. S2000 EuroNCAP’ın darbe
testlerinde de oldukça iyi sonuçlar almış. 55 km/s hızda tam önden darbe
testini ve 64 km/s hızda ön yandan bariyer darbe testlerini başarıyla geçmiş.
Şasi dışındaki güvenlik elemanları; Sürücü ve yolcu hava yastıkları, EBD ile
desteklenmiş ABS fren sistemi, VSA (Çekiş Kontrolü ile Araç Denge Assist
sistemi) ve Torsen Limitli Slip Diferansiyel (LSD) ekipmanlarından oluşuyor.
S2000, biliyorum ki birçok kişinin hayalini süsleyen bir spor
otomobil. Bunu, onu kullanırken dışarıdan aldığınız tepkilerden de çok iyi
gözlemleyebiliyorsunuz. Ben her araçla çıkışımda en az iki yada üç kez
durduruluyor ve araca övgü dolu sözler duyuyorum. Resim ve video çekmek
isteyenler, özellikle çocukların aracı el işareti ile büyüklerine göstermeleri,
diğer araçların yarışma istekleri bu aracın popüleritesinin çok yüksek olduğunu
gösteriyor.
Gördüğüm kadarıyla yeni
nesil ve çok daha pahalı bir araçla dahi yan yana dururken, dışarıdan daha
albenili duran ve ilgi çeken araç her daim S2000 oluyor.
O işler bizden geçti ama meraklıları için şu iki kelimeyi
yan yana getirdiğimde ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır, Bu araç tam
bir “Cıvır Mıknatısı” :)
İçinde spor ruh olsun veya olmasın, bu aracı tecrübe
edenler S2000’in sürüş özelliklerini ve iç mekanda ki enstrümanların kaliteli
işçilikle ve harikulade bir motor ile yorumlanmasının ortaya çıkardığı sürüş sonucu
gördüklerinde bana hak vereceklerdir.
S2000 güç, yol tutuş, keyif, eğlence, güvenlik, tasarım ve
albeni konularında her daim süper sportların sağladıklarını çok daha ekonomik
imkanlar ile size sunarken, yakıt ekonomisiyle de bunu destekliyor. Tüm bu
analizler sonucunda ben S2000’i fiyat/performans kategorisine rahatlıkla
oturtabiliyorum.
Dışarıdan bakıldığında oldukça büyük olan dış ölçülerine
rağmen, iç mekan bir Brioni takım elbisesi gibi vücudunuzu tam sararak size
safkan bir araç kullanımı zevkini sonuna kadar yaşatıyor.
Açıkça önerebilirim ki, bir SLK veya Z4 yerine daha düşük maliyetlerle S2000’e şans verilebilir. Piyasada genellikle bilinçli kullanıcılar tercih ettiği için, periyodik bakımları düzenli yapılmış S2000 bulmanız mümkün. Farkındalığı artan piyasa kullanıcılarının da etkisi ile, S2000’in popülaritesi her geçen gün artmaya devam etmektedir.
Açıkça önerebilirim ki, bir SLK veya Z4 yerine daha düşük maliyetlerle S2000’e şans verilebilir. Piyasada genellikle bilinçli kullanıcılar tercih ettiği için, periyodik bakımları düzenli yapılmış S2000 bulmanız mümkün. Farkındalığı artan piyasa kullanıcılarının da etkisi ile, S2000’in popülaritesi her geçen gün artmaya devam etmektedir.
İyi Sürüşler
Erhan Tayar